2 Aralık 2016 Cuma

Kasım geçti gezemedim çünkü ?

Kasım ayında hiç uzun mesafe süremedim çünkü tüm sorumlu işte bunlar.
Hikayenin başına dönecek olursak her şey eşimin süs tavukculuğuna merakıyla başladı.Şu anda geldiğimiz noktaya bakıyorum da benimde içimde varmış bu vesileyle ortaya çıktı diyebilirim.Önce Tavuklar için köydeki bahçemizde yer yaptık.
Etrafını tel ile çevirdik ve içine abimin verdiği kümesi koyduk.Tüm bu çalışmaları hafta sonu bisiklet için ayıracağım zamanda yaptığım için bisiklete vakit kalmadı.Aslında uzun mesafe yapmak için zaman kalmadı yoksa 20-30 km lik sürüşlerime devam ettim bu arada :)
Daha sonra ikinci cins süs tavuklarımız olan Light Susex tavuklarımızı aldık ve onlar için Hidayet arkadaşım ile yeni bir kümes inşa ettik.Bu arada ilk getirdiğimiz tavuklar Blue Astrolop ve yumurta için 2 adet lohman ve 2 adet Atax tavuklarıydı.
İşin içerisine girince kuluçka makinası araştırmaya başladım ve baktım ki evde kendi makinasını yapanlar var bende hemen araştırmaya başladım bir sürü video izledim,bilgi topladım plan yaptım.
Sonunda kendi kuluçka makinamı yaptım ve şu anda 6 gün kaldı bakalım ne olacak merakla bekliyorum.Bu arada kendi kuluçka makinamı yaparken video çektim ve Youtube kanalına yükledim çünkü ben de kendi makinamı yaparken başkalarının videolarından faydalanmıştım , belki birileride benim videolarımı izleyerek kendi makinasını yapar.Bu da Youtube kanalımdan bir ekran görüntüsü ve yotube dada kanalımın ismi tabiki 'bisikletlirehber'
Video yükleme işi gerçekten zahmetli bir iş ben bu güne kadar hikayelerimi bu blog üzerinden anlattım ,paylaştım .Bence Blog yazmak daha kolay ,hikayemi çektiğim fotoğraflar eşliğinde anlatıyorum o kadar.Youtube için video çekmekle kalmıyor bu videonun editlenmesi , ses , ışık sonra yüklemesi bile baya uzun zaman alıyor ama video işine başlamışken kızım Cerenin işin içine girmesi ve değişik video çekme istekleri ayrı bir keyf oldu , beraber yapabileceğimiz eğlenceli bir faaliyet oldu.
Tavuklarımız şu anda iki ayrı bölmede yaşıyorlar
Tüm bu zahmete emeğe karşılık Kümese girdiğimde şu manzarayı görmek gerçekten çok güzel
Bu geçici bir heves midir veya ne kadar sürer bilemiyorum.Ne kadar sürer bilemem ama şu anda bu işle uğraşırken keyf aldığım kesin.Belki ilerleyen günlerde Süs tavuğu türleri,Kümes yapımı ,yemleme,su sistemi,Kuluçka makinası yapımı gibi konularda da bloğumda yazı yazabilirim.Bir başka yazıda görüşmek umuduyla hoşcakalın.

9 Ekim 2016 Pazar

Laken Termos

Emektar termosumun artık işlevini yitirmesi ile yeni bir termos arayışına girdim.Araştırdım düşündüm desem yalan olur çünkü hali hazırda Hidayet ardadaşımın kullandığı Laken marka termos vardı ve hidayet termosundan çok memnundu.Bende tereddüt etmeden www.termos-matara.com adresinden 750 ml lik Laken marka termosu (87 tl ) sipariş ettim ve 2 günde elime ulaştı.
Termosu denemek bahane bisiklet sürüşü şahane diyerek hidayet arkadaşım ile düştük yola ve her zaman ki dinlenme mekanımız olan düziçi yol sapağındaki eski orman işletmesi binasına geldik ki o da ne bina yerle bir olmuş
Mekanın yıkılmasını çok da önemsemedik biz zaten orayı agaçların altında biraz soluklanıp çay içmek için kullanıyorduk. Termoslarımıza koyduğumuz çaylarımız sanki az önce demlikten koyulmuşcasına sıcacıktı.
Termosun sitede yazılan özelliklerine gelecek olursam 24 saat soğuk 12 saat sıcak tutma özelliğine sahip olduğu yazıyor ki ben günübirlik gezilerimde genelde içerisine sıcak çay veya sıcak su koyuyorum ki gün içerisinde koymuş olduğum sıcaklığı muhafaza ediyor.Hidayetin renk tercihi metalik renk ben de kırmızı tercih ettim.
Bisiklet üzerinde matara kafesine bir miktar zorlanarak giriyor ki alt kısımlarında renkli kısımlarda soyulma , çizilme olması muhtemel.Ben bu tip konularda hassas olmadığım için önemli değil fakat titiz arkadaşlar bu çiziklerin olabileceğini dikkate alarak renksiz olanını tercih edebilirler.Bisiklet üzerinde şöyle duruyor.
Sonuç : Termos almak isteyenler tereddütsüz alabilirler , tavsiye ederim.Bir başka yazıda görüşmek umuduyla.Hoşcakalın.

17 Eylül 2016 Cumartesi

Kastabala-Hierapolis

Kastabala ya gitmeye kaç kez niyetlendim hatırlamıyorum hatta en son gitme denememizde yolda yağmura yakalanmış ve arkadaşım Hidayet ile fena halde ıslanmıştık.Kısmet bu güneymiş.
Kastabala yerleşkesi Osmaniyeye en yakın tarihi kalıntı ,12 km ,fakat gitmek bir türlü kısmet olmadı.Cevdetiyeden yolumuza devam ediyoruz.
Kastabala tabelası
Kastabala yerleşkesine ulaşmak için asfalt yoldan sonra kısa bir toprak yolu geçmek gerek.
Giriş kısmında buranın tarihi ile ilgili tabela var her zaman olduğu gibi okumak isteyenler için fotoğraflıyorum.
hatta bu sefer ingilizce tabelayıda fotoğraflıyorum.(kim bilir belki bir yabancı okumak ister )
Kazı çalışmaları 2009 yılında başlanmış ki böylesine bir tarihi kalıntı için çok geç kalınmış bir tarih olduğunu düşünüyorum. Hierapolis şehrinde neler bulunduğuyla ilgili tabelada bilgi bulunmakta.
Giriş kısmında 'Sutunlu cadde 'var
Sutunlar mermerden ve yapıldığı tarih düşünüldüğünde nasıl yapıldığı ,taşındığı ve hatta sutunların nasıl üst üste konulduğu düşündürücü.Sutunlu caddenin sonunda 'Tiyatro' ya ulaşıyoruz.
Basamaklar arasına merdiven bile yapmışlar.
Görevliden aldığımız bilgiye göre kazı çalışmalarının daha üçte birlik kısmı bile tamamlanmamış.Çalışmaların yürütüldüğü kısımların üstü ise branda ile örtülmüş.
Giriş kısmında kemerleri sağlam kalmış bir yapı var ama duvarlarında bazı karalamalar yapılmış , dilimin ucunu bir çok söz geliyor ama ......
Dönüş yoluna geçiyoruz.
Bisiklet ile kazı alanına girmek yasak , giriş kısmına kilitleyebilirsiniz.Girişte bir görevli var ve saat 17:30 girişin kapatıldığını ve gece güvenlik görevlisinin geldiğini söyledi.
bu da strava kaydımız

Başka bir gezide görüşmek umuduyla.

4 Eylül 2016 Pazar

Osmaniye düziçi karasu şelalesi

Osmaniyede birçok yere gitmiş ve nereye gidelim diye düşünürken bir arkadaşın tavsiyesi ile Düziçi ilçesinde bulunan karasu şelalesine gitmek üzere Hidayet arkadaşımla yola koyulduk.
Kayalı yol sapağına gelmeden bir deri fabrikası var.Oraya yaklaştığımızda üç tane yeni köpek aldıklarını fark ettim ve önden hızlandım ki düşündüğüm gibi de oldu köpekler saldırdı ben önden bastım hızlandım arkamı bir döndüm ki hidayet arkadaşım durmuş köpeklere ders veriyor :D
Biraz daha ilerleyip her zaman ki mola yerimiz olan düziçi yol sapağının hemen yukarısında bulunan ağaçların gölgesine atıyoruz kendimizi.
Yanımıza aldığımız üzümleri yiyip biraz dinlenip sularımızı içiyor ve Düziçine doğru yola koyuluyoruz.Düziçinde öğle namazı ve öğle yemeği işini halledip karasuya doğru yola koyuluyoruz.Düziçi yolu ile ilgili daha önceki yazılarımda yer verdiğim için burda bahsetmiyorum.Düziçini çıkıp sabun şalelesi yolunda ilerlerken karasu tabelasından sağa dönüyoruz.
Yolun sağ tarafında bir kanal var ve kenarları tel ile çevrili ki kanalın suyu karasu şelalesinden gelmekte.
Bu yol yaklaşık bir km devam ediyor ve yolun sonunda kenarla çevrili dağın yamacına beton bir yol inşa edilmiş ki daha önce böyle bir şey görmemiştim.dağın üst kısmından giden bu yol baya bir yüksek aşağıda karasu çayı var ve bazı yerlerinde su derinleşiyor ve insanlar suya giriyor.
Fotoğraflar ile bu yolu anlatmak çok yetersiz gidip görmek lazım.Bu arada bu yola motorsiklet ve bisikletlilerin girmesi yasak ,bisiklet ile gitmeyi düşünen var ise kilidini vb. önlemlerini iyi alsın girişe kitleyip yola devam edebilir.Siz neden girdiniz diyorsanız bizim haberimiz yoktu ve kilidimizi almadığımız için mecbur kaldık.Bu patika yolda yaklaşık bir km devam ediyor ve sonunda şelaleye ulaşıyoruz.
şelalenin altında oluşan havuzda bir çok kişi yüzüyordu dedim ya tedbirsiz gittik diye yanımda şortum vb. olsaydı.Ayrıca itiraf etmeliyim ki böyle bir güzellik ile karşılaşacağımı tahmin etmiyordum , doğa muhteşem , şelale harika görünüyor.Çevremdeki dostlarıma sürekli söylediğim bir söz var : Elin ecnebisi taaaaa avrupalardan amerikalardan kalkıp bizim memleketimizi geziyor biz burnumuzun dibindeki güzelliklerin farkında değiliz.Şelalede yüzenleride gösterelim
Şelalenin oradaki gençler asıl suyun geldiği yerin biraz daha yukarda olduğunu 'Suyun gözü' denilen yere de gitmemizi tavsiye ettiler ama yol olmadığını ve yer yer sudan geçmemiz gerektiğini söylediler biraz tereddüt yaşasak da gelmişken orayı da görmemek olmazdı .Ayakkabıları çorapları çıkardık düştük yola yine oraya da 1 km yürüdükten sonra ulaştık ki hakikaten suyu gözü imiş su çayın kenarlarından her yerinden kaynayıp çıkıyor ve suyun kükürtlü bir tadı var.
Şekil A da görüldüğü gibi yalın ayak suyun gözüne ulaşıyoruz.
Suyun kenarına oturup buz gibi akan suya ayaklarımızı uzattık ve yanımızda getirdiğimiz fındıkları çay eşliğinde ve şırıl şırıl akan su sesini dinleyerek yedik.Yaya yürüme mesafesinin bu kadar uzak olmasına rağmen buraya kadar çuval çuval mangal malzemesi taşıyan bir sürü aile vardı.Suyun gözünde kenarlarda ailelerin inşa ettiği tahta çardaklar var ,erken gelen kapıyor ve mangalını yelliyor.Bu kadar uzak olmasına rağmen doğa çok güzel olduğu için çekilen zahmete değdiğini düşünüyorum , buraya gelmek isteyenlere şiddetle tavsiye ederim.Su kenarlarındaki çardaklardan örnekler.
Bu güzel doğa gezisinden dönüşte patikada çektiğim son selfie ile yazıma son veriyorum.
Buda strava kaydımız.

Bir başka gezide görüşmek umuduyla.