17 Eylül 2016 Cumartesi

Kastabala-Hierapolis

Kastabala ya gitmeye kaç kez niyetlendim hatırlamıyorum hatta en son gitme denememizde yolda yağmura yakalanmış ve arkadaşım Hidayet ile fena halde ıslanmıştık.Kısmet bu güneymiş.
Kastabala yerleşkesi Osmaniyeye en yakın tarihi kalıntı ,12 km ,fakat gitmek bir türlü kısmet olmadı.Cevdetiyeden yolumuza devam ediyoruz.
Kastabala tabelası
Kastabala yerleşkesine ulaşmak için asfalt yoldan sonra kısa bir toprak yolu geçmek gerek.
Giriş kısmında buranın tarihi ile ilgili tabela var her zaman olduğu gibi okumak isteyenler için fotoğraflıyorum.
hatta bu sefer ingilizce tabelayıda fotoğraflıyorum.(kim bilir belki bir yabancı okumak ister )
Kazı çalışmaları 2009 yılında başlanmış ki böylesine bir tarihi kalıntı için çok geç kalınmış bir tarih olduğunu düşünüyorum. Hierapolis şehrinde neler bulunduğuyla ilgili tabelada bilgi bulunmakta.
Giriş kısmında 'Sutunlu cadde 'var
Sutunlar mermerden ve yapıldığı tarih düşünüldüğünde nasıl yapıldığı ,taşındığı ve hatta sutunların nasıl üst üste konulduğu düşündürücü.Sutunlu caddenin sonunda 'Tiyatro' ya ulaşıyoruz.
Basamaklar arasına merdiven bile yapmışlar.
Görevliden aldığımız bilgiye göre kazı çalışmalarının daha üçte birlik kısmı bile tamamlanmamış.Çalışmaların yürütüldüğü kısımların üstü ise branda ile örtülmüş.
Giriş kısmında kemerleri sağlam kalmış bir yapı var ama duvarlarında bazı karalamalar yapılmış , dilimin ucunu bir çok söz geliyor ama ......
Dönüş yoluna geçiyoruz.
Bisiklet ile kazı alanına girmek yasak , giriş kısmına kilitleyebilirsiniz.Girişte bir görevli var ve saat 17:30 girişin kapatıldığını ve gece güvenlik görevlisinin geldiğini söyledi.
bu da strava kaydımız

Başka bir gezide görüşmek umuduyla.

4 Eylül 2016 Pazar

Osmaniye düziçi karasu şelalesi

Osmaniyede birçok yere gitmiş ve nereye gidelim diye düşünürken bir arkadaşın tavsiyesi ile Düziçi ilçesinde bulunan karasu şelalesine gitmek üzere Hidayet arkadaşımla yola koyulduk.
Kayalı yol sapağına gelmeden bir deri fabrikası var.Oraya yaklaştığımızda üç tane yeni köpek aldıklarını fark ettim ve önden hızlandım ki düşündüğüm gibi de oldu köpekler saldırdı ben önden bastım hızlandım arkamı bir döndüm ki hidayet arkadaşım durmuş köpeklere ders veriyor :D
Biraz daha ilerleyip her zaman ki mola yerimiz olan düziçi yol sapağının hemen yukarısında bulunan ağaçların gölgesine atıyoruz kendimizi.
Yanımıza aldığımız üzümleri yiyip biraz dinlenip sularımızı içiyor ve Düziçine doğru yola koyuluyoruz.Düziçinde öğle namazı ve öğle yemeği işini halledip karasuya doğru yola koyuluyoruz.Düziçi yolu ile ilgili daha önceki yazılarımda yer verdiğim için burda bahsetmiyorum.Düziçini çıkıp sabun şalelesi yolunda ilerlerken karasu tabelasından sağa dönüyoruz.
Yolun sağ tarafında bir kanal var ve kenarları tel ile çevrili ki kanalın suyu karasu şelalesinden gelmekte.
Bu yol yaklaşık bir km devam ediyor ve yolun sonunda kenarla çevrili dağın yamacına beton bir yol inşa edilmiş ki daha önce böyle bir şey görmemiştim.dağın üst kısmından giden bu yol baya bir yüksek aşağıda karasu çayı var ve bazı yerlerinde su derinleşiyor ve insanlar suya giriyor.
Fotoğraflar ile bu yolu anlatmak çok yetersiz gidip görmek lazım.Bu arada bu yola motorsiklet ve bisikletlilerin girmesi yasak ,bisiklet ile gitmeyi düşünen var ise kilidini vb. önlemlerini iyi alsın girişe kitleyip yola devam edebilir.Siz neden girdiniz diyorsanız bizim haberimiz yoktu ve kilidimizi almadığımız için mecbur kaldık.Bu patika yolda yaklaşık bir km devam ediyor ve sonunda şelaleye ulaşıyoruz.
şelalenin altında oluşan havuzda bir çok kişi yüzüyordu dedim ya tedbirsiz gittik diye yanımda şortum vb. olsaydı.Ayrıca itiraf etmeliyim ki böyle bir güzellik ile karşılaşacağımı tahmin etmiyordum , doğa muhteşem , şelale harika görünüyor.Çevremdeki dostlarıma sürekli söylediğim bir söz var : Elin ecnebisi taaaaa avrupalardan amerikalardan kalkıp bizim memleketimizi geziyor biz burnumuzun dibindeki güzelliklerin farkında değiliz.Şelalede yüzenleride gösterelim
Şelalenin oradaki gençler asıl suyun geldiği yerin biraz daha yukarda olduğunu 'Suyun gözü' denilen yere de gitmemizi tavsiye ettiler ama yol olmadığını ve yer yer sudan geçmemiz gerektiğini söylediler biraz tereddüt yaşasak da gelmişken orayı da görmemek olmazdı .Ayakkabıları çorapları çıkardık düştük yola yine oraya da 1 km yürüdükten sonra ulaştık ki hakikaten suyu gözü imiş su çayın kenarlarından her yerinden kaynayıp çıkıyor ve suyun kükürtlü bir tadı var.
Şekil A da görüldüğü gibi yalın ayak suyun gözüne ulaşıyoruz.
Suyun kenarına oturup buz gibi akan suya ayaklarımızı uzattık ve yanımızda getirdiğimiz fındıkları çay eşliğinde ve şırıl şırıl akan su sesini dinleyerek yedik.Yaya yürüme mesafesinin bu kadar uzak olmasına rağmen buraya kadar çuval çuval mangal malzemesi taşıyan bir sürü aile vardı.Suyun gözünde kenarlarda ailelerin inşa ettiği tahta çardaklar var ,erken gelen kapıyor ve mangalını yelliyor.Bu kadar uzak olmasına rağmen doğa çok güzel olduğu için çekilen zahmete değdiğini düşünüyorum , buraya gelmek isteyenlere şiddetle tavsiye ederim.Su kenarlarındaki çardaklardan örnekler.
Bu güzel doğa gezisinden dönüşte patikada çektiğim son selfie ile yazıma son veriyorum.
Buda strava kaydımız.

Bir başka gezide görüşmek umuduyla.